Kırık bir cam ardında asılı kaldı

Asi hayalinin sınır dışı sevdası

Kozasından çıkan kelebeğin sancısı misali

Ömrünün hangi gününü feda etmeliydi

Sarmaldaki hasretine

Bir susuş sardı sığ beyinleri

Kör olmuşçasına görmezden geldiler de taze gülüşleri

‘kesip atmak gerek’ dediler çiçek açmadan

endorfin dolu buseli filizleri

Sığ geldiler sağır ölecekler kendileri

Yazık ki!

Ne mavisi olmuş hayallerinin

Ne de bir el sıcaklığını zerk etmişler

Ruhlarının mabedine

Yavan bir hayatın yaralı gövdesine tutunmuş

Ne aşkı tatmış ne bir bakışı anlamış varlıkları

Doğru bildikleri tabuların ardına sığınmış,

Geleni geçeni eleştirir olmuş sahte namusları.

Dostluğu kahvehane masasında

Sevdayı soğuk bir köşe başında terk etmiş,

Bunu da adamlıktan saymış zavallı beyinleri

Nerede bir âşık görseler taşlamayı hak görmüşler de

Kendi tabutlarını kimler taşıyacak hesap etmemiş

Düş fakiri akılları

Uzak durmak gerek

Mecnun’un bileklerini kesip

Leyla’nın gözlerini dağlayan asıl günahkârlardan

İnadına yaşamak gerek sevdayı

Âşık iki çift gözün yakınlığı kadar

Ve her güne ayrı anlam katan

Heyecanlı yüreklerinin kızılını

yanaklarında görmek gerek

Dizginlerini koparan taylar gibi koşmak gerek birbirine

Sarılmak ve daha çok sarılmak gerek

Gece siyahtan sarıya dönene dek

İnadına!