Türkiye’de kadın cinayetleri, uzun yıllardır toplumsal bir yara olarak karşımızda duruyor. Neredeyse her gün bir kadının öldürüldüğüne dair haberler duyuyoruz. Bu cinayetler yalnızca bireysel suçlar değil, aynı zamanda köklü toplumsal ve kültürel sorunların bir yansımasıdır. İçişleri Bakanlığı’nın resmi verilerine göre, 2022 yılında 284, 2023 yılında 309, 2024 yılında 394 kadın cinayeti gerçekleşti.

Her biri birer istatistik olarak görünebilir, ancak bu rakamların arkasında yok edilen hayatlar, parçalanan aileler ve susturulan umutlar var.

Münevver’den Özgecan’a: Bitmeyen Acı

Türkiye’de kadın cinayetleri dendiğinde akıllara bazı isimler kazındı. Münevver Karabulut, 2009 yılında 17 yaşındayken vahşice öldürüldüğünde tüm ülke şok olmuştu. Olay, günlerce haberlerde tartışıldı ve adaletin yerini bulması için toplum büyük bir tepki gösterdi. Ancak aradan geçen yıllar içinde benzer olaylar tekrar tekrar yaşandı.

2015 yılında Özgecan Aslan, bindiği minibüsün şoförü tarafından hunharca öldürüldü. Bu cinayet, toplumu derinden sarstı ve kadın cinayetlerine karşı büyük bir tepki doğurdu. Kadınlar, “Özgecan Yasası” adı altında daha ağır cezalar talep etti. Ancak, Özgecan’dan sonra da şiddet durmadı. 2019’da eski eşi tarafından bir sokak ortasında öldürülen Emine Bulut, ölmeden önce söylediği “Ölmek istemiyorum” sözleriyle hafızalara kazındı.

Bu isimler, sadece medyada geniş yankı bulan olaylardan bazıları. Her yıl benzer şekilde öldürülen yüzlerce kadın ne yazık ki kamuoyunun gündemine bile gelmeden hayatını kaybediyor. Peki bu şiddetin altında yatan temel sebepler neler?

Neden Kadın Cinayetleri İşleniyor?

Kadın cinayetlerinin temelinde toplumsal cinsiyet eşitsizliği, ataerkil düşünce yapısı, yetersiz eğitim ve caydırıcı olmayan cezalar yatıyor.

Türkiye’de kadınlar, çoğu zaman ikinci planda görülen, itaat etmesi beklenen bireyler olarak yetiştiriliyor.

Bu zihniyet, kadınların ekonomik özgürlük kazanmasını, kendi kararlarını almasını ve eşit bireyler olarak varlık göstermesini engelliyor.

Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği: Kadınların erkeklerden daha aşağıda olduğu düşüncesi, şiddeti normalleştiriyor.

Cezasızlık ve Hoşgörü: Mahkemelerde “iyi hal” ve “haksız tahrik” indirimleri, faillerin daha az ceza almasını sağlıyor.

Eğitimsizlik: Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde eğitim büyük bir rol oynarken, Türkiye’de hala cinsiyet eşitliği bilinci yeterince yerleşmiş değil.

Ekonomik Bağımlılık: Ekonomik güvencesi olmayan kadınlar, şiddet gördüklerinde kaçıp gidecek bir yer bulamıyor, mecburen şiddet dolu ilişkiler içinde kalıyor.

Peki Önlemek İçin Ne Yapacağız ?

Yüzlerce , binlerce kere telafuz edildiyse de benzer ifadeler ben yine de yazacağım. Bir kişi bişe etkilenirse amacıma ulaşmış olurum.

Öncelikle kadın cinayetlerini durdurmak için yalnızca yasaların sertleştirilmesi yetmez; esas olarak toplumda köklü bir zihniyet değişimi sağlanmalıdır.

Bunun için birkaç temel adım şart:

Eğitim, çocuk yaşlardan itibaren başlar. Çocuklara, kadın-erkek eşitliğinin öğretilmesi ve kadına yönelik şiddetin hiçbir şekilde kabul edilemez olduğunun anlatılması gerekiyor. Özellikle erkek çocuklarının, kadınları birer birey olarak görmesi için eğitilmesi büyük önem taşıyor.

Kadın cinayetlerinde uygulanan indirimler kaldırılmalı, failin aldığı ceza gerçekten adalet sağlayacak seviyede olmalıdır. Özellikle “iyi hal” ve “haksız tahrik” gibi indirimlerin, kadın katillerine bir çıkış yolu sunduğu unutulmamalıdır.

Kadınların çalışma hayatına daha fazla katılması sağlanmalı, iş hayatında kadınlara yönelik ayrımcılık ortadan kaldırılmalıdır. Ekonomik bağımsızlık, kadınların şiddetten uzak bir yaşam kurmasını kolaylaştıracaktır.

Kadınlar, şiddet tehditleriyle karşılaştığında devletin koruyucu mekanizmalarına güvenebilmelidir. 6284 sayılı kanun gibi düzenlemeler etkin şekilde uygulanmalı, sığınma evleri ve danışma hatları güçlendirilmelidir.

Televizyon dizileri ve haberler, kadına yönelik şiddeti romantize etmemeli veya meşrulaştırmamalıdır. Medya, kadınların güçlenmesine yönelik içerik üretmeli, şiddeti önleyen ve eşitlikçi mesajlar vermelidir.

Sonuç: Bir Kadın Daha Eksilmesin

Kadın cinayetleri, bireysel vakalar değil; bir toplumsal krizdir. Bu sorunu çözmek için devletin, eğitimin, medyanın ve bireylerin ortak hareket etmesi gerekiyor. Her yıl yüzlerce kadın, sadece “hayır” dediği, kendi hayatına yön vermek istediği için öldürülüyor. Artık bu gidişata dur demek, bu cinayetlerin bir kader olmadığını göstermek zorundayız.

Kadınlar yaşamak istiyor. Biz de onların yaşaması için mücadele etmek zorundayız. Çünkü her kadın cinayeti, hepimizin vicdanında bir yara açıyor.