Cebinizde sadece 100 liranız var. Ne yaparsınız?

Bir kahve içersiniz, belki birkaç simit alırsınız.

Birkaç ekmek ya da. Yani öyle işe yarar bir tarafı kalmadı.

Ama çağ atladık; vizyon büyüdü, artık 100 lirayla zengin de olabilirsiniz!

Vaat gayet süslü, cezbedici.

Nasıl mı?

Dijital kumarhaneler ve iddia siteleri  ekranınızda, cebinizde, yastığınızın altında hatta rüyanızda bile…

Yeni nesil girişimcilik anlayışı artık şöyle: “Bugün küçük oyna, yarın borçla büyü; sen de zengin ol , hayatını yaşa!”

Mobil uygulamaları indiriyorsun. Birkaç tıkla kullanıcı oluyorsun, sonra hayatının kontrolünü sistem devralıyor.

Ne büyük kolaylık!

Eskiden kumar masasına oturmak için gizli saklı bir mekâna gitmek gidiyordu insanlar.

Şimdi her mekân ceplerde.

Otobüste, derste, tuvalette bile milyonlar kazanabilir ya da hayatını batırabilirsin.

Özgürlük bu değilse nedir!!!

Bu siteler o kadar “yardımsever” ki, ilk yatırımınıza bonus veriyorlar.

Sen üye ol gerisi kolay. 100 lira yatır üç ek oyun hakkı kazan.

Birkaç basit işlem sonra sistemin attığı yem işini bitirmiştir.

Yani sizi biraz daha hızlı çökertmek için teşvik primi! “Sen oyna, biz seni düşünürüz” mantığıyla ilerliyorlar.

Bir kaybediyorsun, iki kazanıyorsun, üç kaybediyorsun ama artık dönülmez bir yoldasın. Çünkü kazanma ihtimali, kaybetme bağımlılığına dönüşmüş oluyor.

Ve sen hâlâ ‘bir el daha çevireyim’ diyorsun.

Üniversite öğrencileri arasında da bu dijital sihirbazlık hızla yayılıyor.

Genç, geleceği için çalışacağına ‘şansını’ çalıştırıyor.

Oynamazsa geri kalacak sanki. Biraz kazanan gösterişli cümleler kurunca arkadaşı da geri kalır mı!

Lise öğrencileri bile dijital bahis uygulamalarına elli yüz lirayla “yatırım” yapıyor. Sonra bu ufak rakamlar gittikçe büyüyor.

Çünkü onlar da duymuşlar: “Abi kuzenim 1000 lirayla 40 bin aldı.” (Kuzenin şimdi nerede bilmiyoruz, ama tahminen kredi borcunu yapılandırıyor.)

İntihar eden bir baba haberini okuyoruz bir sabah.

İki çocuk bırakmış geride.

Kaybettikleri sadece para değil. Ruh, güven, aile, umut… Her şey yavaş yavaş ama kesin bir şekilde gidiyor elinden.

Ekran ışıltısı ve rakamlar gözlerini kamaştırırken hayat kararıyor.

Ve bu sistemin adı: “Eğlenceli Şans Oyunları.” Çünkü “Dijital Tuzaklar” desek pazarlama açısından çok itici olurdu tabi.

Velhasıl, dijital çağ her şeyi kolaylaştırdı. Kandırılmak da dahil. Artık mahalle köşesinde dolandırılmakla uğraşmıyoruz. Uygulama indiriyoruz, kart bilgimizi giriyoruz, sonra yavaş yavaş hayatımızı sıfırlıyoruz.

Üstelik çok istekli ve gönüllü olarak!

Bir gün biri sorsa “Nasıl battın?” diye, şöyle dersin belki:

“Abi ben aslında 10 lirayla başladım. Sonra her şeyi kazanmaya çalışırken her şeyimi kaybettim.”

Ama sistem seni unutuyor . Çünkü senin yerine bahis yapacak yeni gençler sırada.

Onlar da 10 lirayla 100 lirayla başlayacak. Ve hikâye yeniden yazılacak. Her seferinde farklı isimlerle, aynı sonla.

Bu dijital tuzaklardan gençleri korumak için sadece yasaklarla değil, bilinçle hareket etmeliyiz.

Okullarda dijital okuryazarlık ve finansal bilinç dersleri yaygınlaştırılmalı; aileler çocuklarının çevrimiçi alışkanlıklarını kontrol etmekten öte, onlarla sağlıklı iletişim kurmayı öğrenmeli.

Yasal düzenlemelerle bu sitelere erişim acile engellenmeli, reklamları ise tamamen yasaklanmalı.

Çünkü mesele sadece paranın değil, geleceğin, sağlığın ve ruhun kaybıdır.

İnsanın yıkımıdır.

Ve hiçbir kazanç, kaybedilen bir gençliğin bedelini ödeyemez.