Sosyal medya, hayatımıza iletişimi kolaylaştırmak için girdi ama zamanla bizi birbirimizden uzaklaştıran, değerlerimizi aşındıran birer tuzağa dönüştü.

Özellikle TikTok gibi kısa video platformları, hızla yayılan yoz içerikleriyle insan ilişkilerini yüzeyselleştiriyor, aile yapısını zayıflatıyor ve toplumsal değerleri aşındırıyor.

Ayrıca Taciz, siber zorbalık, dolandırıcılık, çocuk istismarı, intihar teşviki aklıma gelen ciddi sorunlar.

Artık insanlar gerçek duygularını paylaşmak yerine, beğeni uğruna sahte kimlikler yaratıyor. Samimiyetin yerini gösteriş aldı.

Geleneksel ahlak anlayışı, popüler kültürün dayattığı sığ ve geçici trendler karşısında hızla eriyor.

Mahremiyet, edep ve saygı gibi kavramlar ise unutulmaya yüz tutmuş durumda.

Aile içindeki bağlar da bu durumdan nasibini alıyor.

Eskiden birlikte vakit geçiren, sohbet eden bireyler, şimdi aynı evin içinde ama birbirine yabancı.

Ebeveynler çocuklarını ekranlara teslim ediyor, gençler ise sosyal medyanın dayattığı kimliklerle kendi kültürel köklerinden uzaklaşıyor.

Daha da kötüsü, bu yozlaşmanın ödüllendirilmesi.

Beğeni ve takipçi uğruna her şeyi yapan, hiçbir ahlaki sınır tanımayan kişiler büyük paralar kazanıyor, milyonlarca insan tarafından takip ediliyor.

Peki sonra ne oluyor? Birçoğu suça bulaşıyor.

Mesela, sosyal medyada büyük kitlelere ulaşan ama ardından suç örgütüyle bağlantıları ortaya çıkan fenomenler var.

Kimisi kara para aklamaktan yakalanıyor, kimisi şantaj ve dolandırıcılık gibi suçlara karışıyor. Bu kişiler, takipçileri için birer “idol” haline geliyor, gençler onlara özeniyor.

Ama gerçek hayat, sosyal medyada sundukları sahte dünyadan çok farklı.

Sonuç? Çöküş.

Bu dijital yozlaşma karşısında bilinçli bir duruş şart.

Sosyal medyanın bizi yönetmesine izin verirsek, sadece bireyler olarak değil, bir toplum olarak da kaybolacağız.

Teknolojiyle birlikte yaşamak mümkün ama bu, değerlerimizden vazgeçmek anlamına gelmemeli.

Ailelere ve eğitimcilere çok iş düşüyor. Bilinçli bir gençlik için.

Yine siber suçlarla mücadele de bu işin parçası.

Özellikle okullarda bu konularda bilinçlendirme eğitimleri verilmelidir.

Toplum olarak bu konuyu yoğun biçimde gündemde tutup ciddiye almalıyız.

Esen Kalın