Ben şiirlere sığındım, sen şarkılarla avutmuşsun kendini. Ben gizlice tercüman olurken duygulara, sen şarkılar sunmuşsun aşkın frekansında. Ne ben kendime şiir yazdım ne sen kendin için şarkı çaldın, her gün program yaptığın radyoda. Ne ben kendi şiirime konu oldum ne sen şarkının bir nakaratı. Derin içler çektik, habersizce uzak bir yerlerde. Yan yana gelmemizin mümkünü yokken, üst kader duydu serzenişimizi. Derin iç çekişimizi. Aşk şarkısında havalandı göçmen kuşlar. Bir şiir daha koptu dalından, yazılmak için kuş kanadına takıldı. Şarkın beni, şiirim seni çağırdı bizden habersiz. Bahar geldi, açıldı gökyüzünden aşkın hacet kapısı ve dualar kabul oldu. Bir el yazdırdı bizi bize. Bir “merhaba” ile düşlendi an.

Sanki ruhlarımız çoktan tanışıyordu da bedenlerimiz bilmiyordu bizi. Bir şiirin sevdasına takılıp, düştün dizelerime. Nasıl geldin, kimdin, neredeydin bilmesem de bir kıvılcım çarptı yüreğimde. Sen şiir okumayı severdin, bense yazmayı. Şiirlerimi yayınladığım sosyal medyada görmüş, çok beğenmişsin.

“İzniniz olursa bu şiirinizi radyoda okuyabilir miyim?” diye yorum yazmışsın. Şiirlerim bir ruha daha ulaşacaktı ancak tek farkla. Tanıdık geliyordu, içinde kendimi buldum, kendimle konuşuyor gibiydim. “Elbette” dedim. Okusun, belki beni bana anlatır, “Okuyabilirsiniz neden olmasın?” Nereden bilirdim kendi şiirimi yazacağımı, onun gönül telini tınlatacağımı ve nereden bilirdi ki şarkıları ruhumla buluşup, siz’den biz’e dönüşeceğini? Baharın en güzel günüydü şimdi. İçimi ısıtan bir ses vardı. Merak ettiğim, görmeden ruhumun cıvıl cıvıl olduğu, kim olduğunu bilmesem de midemde kelebeklerin uçuştuğu.

AN’SIZI’N AŞK öykü kitabından