
Bazen bir cümle, koca bir hayatı özetler:
“Dönüp kendime, börtü böceğin rızkı olarak bir daha baktım.”
Ne büyük cümle…
Ne sade, ne ağır…
İnsanın en büyük yanılgısı, sonsuz sanması kendini.
Evler yapar, adını duvarlara kazır, fotoğraflarda ölümsüzleşmeye çalışır. Oysa toprak sabırlıdır; bir gün herkesi sessizce kucağına alır.
Kimi mermer taşların altında, kimi isimsiz bir çukurda…
Fark etmez.
Sonunda hepimiz aynı yere varırız: Bir börtü böceğin rızkı oluruz.
Bu gerçeği bilmek değil mesele — herkes bilir.
Ama kabul etmek, işte orası zordur.
Kibir, tam da bu kabul edemeyişin maskesidir.
İnsan ölümü bilip de, ölmeyeceğini sanır.
Toprak altında biteceğini bilip de, hâlâ yukarıdan bakar.
Bir böcek kadar sade, bir yaprak kadar fani olduğunu unutunca başlar zaten çürüme — bedenden önce ruhta başlar o.
Kibir dediğin şey, bazen bir makamda oturur, bazen bir aynada gizlenir.
Birinin sözünü küçümserken, birini görmezden gelirken, içimizde büyüyen o küçük tanedir kibir.
Oysa toprağın altında kimsenin unvanı yoktur, kimsenin yüzü hatırlanmaz.
Bir böcek için hepimiz sadece birer et parçası, birer rızık kırıntısıyız.
Ne tuhaf değil mi?
Bir gün bedenini toprak böceğine sunacaksın, ama bugün hâlâ kalbini kimseyle paylaşmaktan çekiniyorsun.
Bir gün nefesin bitecek, ama bugün hâlâ kelimelerinle insanları kırıyorsun.
Bir gün gözlerin kapanacak, ama bugün hâlâ başkalarını küçümseyerek bakıyorsun.
Oysa tevazu, ölümden önce ölmenin bir yoludur.
İnsanı böceklerin değil, kendi nefsi yiyip bitirmeden yaşatır.
Büyüklenmeden, gösterişsizce, bir ağacın gölgesi gibi yaşamaktır tevazu.
Bir kuşun sabah ötüşü kadar sade, bir rüzgârın dokunuşu kadar sessiz.
Yarın öbür gün toprağa döneceğiz.
Belki bir karıncaya köprü olacağız, belki bir çiçeğin köküne su.
Ama mutlaka bir şeye dönüşeceğiz.
Ve o dönüş, gururun değil, gerçeğin zaferi olacak.
O yüzden bugün, aynaya bakınca sadece yüzünü değil,
bir gün börtü böceğin rızkı olacak halini de gör biraz.
Belki o zaman neyin gerçekten değerli olduğunu anlarsın.
Annemin duvarına astığı küçük köşede, solmuş bir çerçevenin içinde hep şu hatırlatma asılı durur:
“Her şey döner toprağa, insan da kalbine.”
Ben de dönüp kendime, börtü böceğin rızkı olarak bir daha baktım.
Ve anladım…
Hiçbir şey elimde kalmayacak; ama bir tebessüm, bir iyilik, bir dua belki toprağın bile hatırlayacağı kadar kalacak.