“Gün içerisinde en çok vakit geçirdiğin beş kişinin ortalamasısın.”

Kulağa ilk duyulduğunda motivasyonel bir aforizma gibi gelen bu cümle, aslında üzerinde durup düşünmeyi, hatta içimizde sessizce yankılanan bazı alışkanlıkları yeniden sorgulamayı gerektiren çok katmanlı bir hakikati içinde barındırıyor.

Eğer gerçekten yaşadığımız gün, en çok kimlerle ya da nelerle zaman geçirdiğimizin bir yansımasıysa, o zaman hayatımız da bu seçimlerin doğal bir sonucu olarak şekilleniyor demektir.
Peki, ortalama buysa, bu beşi kim oluşturuyor?
Bir arkadaş mı her gün aklını meşgul ediyor, yoksa bir ekran mı gününü şekillendiriyor?
Sürekli dinlediğin bir podcast mi seni yönlendiriyor, yoksa fark etmeden göz gezdirdiğin bir internet sayfası mı düşünce dünyanı belirliyor?
Belki de artık ne fayda sağladığını bile bilmeden okuduğun, ama içini susturmayı başaran bir kitap, beşlinin sabitlerinden biri olmuş durumda.

Ama burada önemli olan şu: Bu beş kişi, her zaman canlı, etten kemikten insanlar olmak zorunda değil.
Bazen bir kitap, bir insandan daha derin bir iz bırakır zihninde; sayfaları çevirdikçe, kelimeleriyle sana dokunur, seni eski hâlinden çekip çıkarır, belki de adını bile bilmediğin bir versiyonunla tanıştırır.
Bazen bir podcast, kısa sürede öylesine sarsıcı sorularla karşına çıkar ki, bir dostun saatlerce söylemeye çekindiği gerçekleri tek cümleyle yüzüne söyler.
Ve kimi zaman sadece bir düşünce tohumu, zihnine öyle bir yerleşir ki, günlerce orada filizlenir, seni senden alıp bambaşka bir yöne sürükler.

Dolayısıyla burada mesele yalnızca kaç kişiyle bir arada olduğun değil; asıl mesele, zihnini hangi kaynaklarla beslediğin, kulak verdiğin seslerin seni ne kadar ileri taşıdığı ve zamanını kimin adına harcadığındır.
Çünkü insan, yalnızca ne düşündüğüyle değil; neyi dinlediği, neyi izlediği, neyi okuduğu ve neye inandığıyla şekillenir.
Ve belki de en önemlisi, neyi içselleştirip neyi hayatına taşıdığıyla

Seninle aynı dili konuşan herkes seni anlayamaz.
Ama seninle aynı derinlikte susabilen bir dost, bazen yıllar süren yalnızlığı bir tek bakışla iyileştirebilir.
Çünkü hayat, kiminle ne kadar konuştuğunla değil; kimin yanında kendin olmaktan korkmadan, iç sesini susturmadan var olabildiğinle biçimlenir.

O hâlde kendimize dürüstçe soralım:
Bugün zihnini hangi kelimeler şekillendirdi?
Hangi cümle seni olduğun yerden alıp yeni bir düşünceye taşıdı?
Hangi içerik seni bir adım ileri götürdü, hangisi sadece oyalanmanı sağladı?
Ve hangi sessizlikte kendi sesini duyabildin?

Zihnimiz bir sofradır aslında; kimi gelir, birlikte üretir, birlikte büyürsünüz.
Kimi gelir, sana dokunmadan kalkar gider; ama ardından kalan, bozulmuş bir enerjidir sadece.
Kimi gelir, içindeki yara yerlerini fark eder ve susarak iyileştirir seni.
Kimi ise, geldiği andan itibaren içindeki sessizliği gürültüye boğar, zihnini bulandırır, seni sen olmaktan uzaklaştırır.

İnsan; kimlerle güldüğü kadar değil, kimlerle derinleştiği kadar olgunlaşır.
Bir kitapla geçirilen tek bir saat, belki de on sohbetten daha fazlasını söyler sana.
Çünkü kitaplar yargılamaz, senin hazır olmanı bekler; konuşmaz ama sustuğun yerden yakalar seni.
Sayfalar arasına saklanan bir cümle, hayatının düğüm noktasına dönüşebilir.

Hayat ise, yalnızca kiminle yürüdüğünle değil, neyi geride bırakabildiğinle şekillenir.
Bazı insanlar seni zamanla küçültür, ama bunu sevgi zannedersin.
Bazı alışkanlıklar seni yorar, ama buna “ben buyum” diye tutunursun.
Ve bazı sesler, aslında çoktan susması gereken eski yankılardır; ama sen hâlâ içinden gelen bir sadakatle onlara kulak verirsin.

İşte tam burada başlar bilgelik:
Artık sana iyi gelmeyen her ne varsa onunla vedalaşabilmek.
Bu bir insan olabilir, bir fikir, bir alışkanlık ya da bir zaman harcama biçimi.
Ve sonra, içinden başka bir “sen” doğar:
Daha seçici, daha sade, daha kendine yakın…

Hayat bir seçkidir.
Seninle kalanlar kadar, arkanda bıraktıkların da seni tanımlar.
Her sabah, o günkü “beşli”ni yeniden seçersin.
Kimden, neden, ne kadar besleneceğini aslında her gün yeniden belirlersin.
Beş kişi değil belki;
Ama beş anlam,
Beş ses,
Beş iz,
Beş durak…

Kimi zaman bir podcast, sabahına ışık olur.
Kimi zaman bir dua, sessizliğini şekillendirir.
Kimi zaman sadece yalnızlığın, senden daha çok sana ait olan bir dost gibi yaklaşır sana.

Ve her yeni gün, bu soruyu kendine tekrar sormalısın:
“Bugün hayatımı şekillendiren bu beş şey bana kim olmayı öğretiyor?”


Tersine Sorular¿

Bazen bir sorunun sarsıcılığı, yüz cevabın konforundan daha dönüştürücüdür.

  • Bugün zihnini gerçekten besleyen neydi¿
  • En çok kimle zaman geçirdin ve o kişi seni büyüttü mü yoksa geriye mi çekti¿
  • Alışkanlığa dönmüş kaç içerik var hayatında, artık ne kattığını bile bilmediğin hâlde sürdürdüğün¿
  • Hangi ekran, hangi söz, hangi ilişki seni aslında yavaş yavaş eksiltiyor¿
  • Sana iyi gelmediğini bildiğin hâlde neden hâlâ kulak verdiğin sesler var¿
  • Son bir ayda seni gerçekten dönüştüren hangi kaynakla karşılaştın¿
  • Hayatında yer verdiğin bu beş şeyin hangisi seni sen yapıyor, hangisi seni senden uzaklaştırıyor¿
  • Kendin olmaktan kaçındığın anlarda kiminle beraberdin¿
  • Eğer bugünkü hâlin beş şeyin toplamıysa… bu toplamı yeniden yazmak ister miydin¿

Ve unutma:
Sen, seçtiklerin kadar yaşarsın.
Sustukların kadar derinleşir, terk edebildiklerin kadar hafiflersin.
Ve bazen en doğru “beşli”, yalnızca seninle baş başa kalabildiğin o sessiz anın içinde gizlidir.

Sağlıcakla, hoşça kalın.