Samimiyetin Son Kullanma Tarihi
Bazı sözler vardır, toplumsal röntgenimizi tek bir karede çeker ve bizi en savunmasız yerimizden yakalar. Bir duvar yazısında mı rastlarsınız yoksa eski bir dost sohbetinde mi bilinmez ama şu dize bugünlerde tam kalbimize dokunuyor:
“Çeşmenin önü kalabalık ve insanlar, suyunu doldurana kadar samimi…”

Bu cümle, sadece susuz kalmış bir kalabalığın fiziksel hareketini değil nezaketi bir "ticaret", gülümsemeyi bir "yatırım aracı" ve insanı bir "basamak" olarak gören modern çağın hazin portresini anlatıyor. Sahi biz ne ara bu kadar "işi bitene kadar" insanı olduk?
Menfaatin Gölgesinde Bir Tiyatro
Şöyle bir durup çevrenize bakın, sokaktaki esnaftan siyasetin tozlu koridorlarına, sosyal medyanın sahte ışıltısından en yakın akraba meclislerine kadar her yer "çeşme başı dostlukları" ile dolu. Birinin size işi düştüğünde sergilediği o ipeksi nezaket, ihtiyacı karşılandığı an nasıl da bir zımpara kağıdına dönüşüyor, değil mi?
Samimiyet artık ruhun bir pınarı değil, kapıları açan paslı bir maymuncuk haline geldi. Bir imza alana kadar en büyük bürokrat, bir koltuk kapana kadar en sadık nefer, bir borç bulana kadar en kadim dostuz. İhtiyacın şiddetiyle doğru orantılı olarak artan o "sahte sıcaklık", testi dolduğu anda yerini buz gibi bir mesafeye bırakıyor. Acı olan şu ki testi dolduğu anda gösterilen o aceleci gidişler, aslında arkada bırakılan insana sessizce şunu haykırıyor: "Sen benim için sadece bir araçtın."
Toplumsal Çürümenin Yeni Adı: Araçsallaştırılmış Sevgi
Bu durum sadece bireysel bir nezaketsizlik sorunu değil toplumsal bir güven bunalımının tam merkezidir. Biz, insanı insanın "kurdudur" sözünü yanlış anladık, biz insanı insanın "kaldıracı" yaptık. Oysa bir toplumun gerçek kalitesi ve medeniyet seviyesi, insanların birbirine olan ihtiyacı bittiği anda birbirine nasıl davrandığıyla ölçülür. Menfaat bittiğinde selam kesiliyor, iş görüldüğünde telefonlar açılmıyorsa; orada bir toplumdan değil, sadece ortak çıkarları olan geçici bir yığından bahsedebiliriz.

Son Kelam: Su Biter, Karakter Bakidir
Neticede hayat dediğimiz bu büyük meydanda, o su elbet testiye girer. O iş elbet hallolur, o makama elbet oturulur, o para elbet kazanılır. Ama çeşmeden ayrılırken arkada bıraktığınız o "tortu", sizin gerçek kimliğinizdir.
Eğer nezaketiniz sadece testiniz dolana kadarsa, aslında ruhunuz hep susuz kalacak demektir. Testiniz varsın geç dolsun, varsın yarım kalsın yeter ki yüzünüzdeki o sahici tebessüm ve karakterinizdeki o dik duruş, bir bardak suyun hatırına kurban edilmesin.
"Karakter, kimsenin bakmadığı ve sizin kimseden bir çıkarınızın kalmadığı anda yaptıklarınızdır."
Bugün cebinizdeki kartvizitleri, cüzdanınızdaki parayı ve sosyal statünüzü bir kenara bırakın. Sadece "kendiniz" olarak, size hiçbir faydası dokunmayacak birine içtenlikle gülümseyebiliyor musunuz? Cevabınız evet ise testiniz hiç dolmasa da olur, siz zaten o pınarın kendisisiniz.

Günün Muhasebesi (Kendimize Sorular)
- En son ne zaman işim düşmediği halde birini sadece "hal hatır" sormak için aradım?
- İhtiyacım olanı aldıktan sonra kaç kişiye "teşekkür ederim" demeyi unuttum?
- Samimiyetim bir strateji mi, yoksa bir karakter özelliği mi?
- Çeşmeden uzaklaşırken arkamda bıraktığım his: Teşekkür mü, yoksa "kullanılmışlık" mı?