Türkiye şu anda çok zor bir süreçten geçiyor. Halk bu düzenle gidilemeyeceğinin farkında. Onun için Tayyip Erdoğan karşıtlığı üzerinden mücadeleyi götürmeye çalışmak yanlış. Sistem üzerinden muhalefet yapılmalı. Şu aşamada çok ciddi şekilde özellikle ekonomik nedenlerle bunalmış olan iktidarın suni gündem yaratma çabalarının tuzağına düşmemek gerekiyor. Zina ve LGBTİ konularında olduğu gibi. Diyanet İşleri Başkanı bilmiyor mu Kuran-ı Kerim’deki bazı hükümlerin bugünün değer yargılarıyla çeliştiğini.
Yalan ve hamaset siyasetin içinde tarih boyunca olmuştur. Olmaya da devam edecektir. İktidarlar çok sık yalan söyler. Eğer bu yalanına inanılmazsa bu sefer daha büyük bir yalan söyler. “Bizden önce Türkiye’de ambulans yoktu” dedikleri gibi. İktidar şunu iyi bilir. Medya ellerinde olduğu için söyledikleri yalanlar büyük manşetlerle gazetelerde ve televizyonlarda yer alır. Okuyanların ya da dinleyenlerin bilinçaltına yerleşir. Haberin yalan olduğu görüşleri ve doğrusu hiçbir şekilde medyada yer almaz. Geçenlerde eski siyasetçilerden Hüsamettin Cindoruk şunu söylemişti: “Menderes döneminde İsmet İnönü için asker kaçağı demiştik. Halk inandı.”
Ekonomik ve sosyal yıkım tüm acımasızlığıyla devam ediyor. İnsanlar işsiz ve parasız. İktidar boş laflarla zamanı doldurmaya çalışıyor. Sanki Osmanlı’nın son dönemindeki iflas günlerini yaşıyoruz. AKP aynen Osmanlı’nın tedarikçi ekonomik felsefesini uyguluyor. Osmanlı menşeine bakılmaksızın tüketimle ve malların doğru yerde yeterince bulunmasıyla ilgileniyordu. AKP’de aynısını uygulayıp Türkiye’yi ithalat cenneti yaptı ve borç batağına soktu.
İşsizlik ve yoksulluk en önemli sorunlarımız. Koronavirüs, dünyada var olan sistemin, yaşam biçiminin, toplumsal ilişkilerin ne kadar dirençsiz olduğunu gösterdi. Devletin amacını gerçekleştirecek olan siyasal iktidardır. Siyasal iktidarın yetkilerini toplum yararına, bireyin özgürlüklerini koruma yönünde kullanması gerekir. Toplum bizden olanlar ve ötekiler diye ayrılmamalıdır.
Çalışmak insanın en doğal hakkıdır. Bu hakkın kullanılmaması demek olan işsizlik, birey için büyük bir yıkım, en derin toplumsal dışlanmışlık duygusunun kaynağıdır. İşsizlik, her yaştan insan için çok büyük bir bunalım demektir. İşsizlik bu özelliğiyle toplumsal kaynaşmanın sağlanmasında, ulusal birliğin pekiştirilmesinde, ülke ekonomisinin güçlendirilmesinde en ciddi engellerden biridir.
Yoksulluk günümüzün temel sorunlarından birisi. Bu sorun iktisadi alanı fazlasıyla aşan ve sosyolojik alana yansımaları itibariyle ele alınması gereken bir içeriğe sahiptir. Yoksulluk, toplumdan dışlanmışlık, kapana kıstırılmış ve umutsuzluk hissi yaratır. Ancak hiçbir zaman için kader değildir.
Muhalefet, iktidarla polemik yaparak değil, “Umut, oturup beklemek değildir. Umut, bozulan morallere rağmen, eyleme geçmek için ayağa kalkmaktır” diyerek toplumsal direnci ve değişimi sağlamaya çalışarak güç sağlamalıdır.