2002 yılında lise son sınıfa geçmiştim. Yazın çalışmış ve para biriktirmiştim. Dershaneye gitmek için gerekli para hazırdı. Selma Yağcı (manevi annem, Mersin’in ablası) okulların açılmasına az bir vakit kala beni aradı. Dershane işini halledip halletmediğimi sordu.
Çözdüğümü söylediğim halde inanmadı ve benimle görüşmek istedi.
Yanına gittim. “ Anlat bakalım nasıl çözdün? “ dedi.
Evde kendim hazırlanacağım üniversite için. Dershane için kazandığım parayı harcamak zorunda kalmıştım. “Hangi dershaneydi gideceğin ?” diye sordu. Test Teknik, diye cevapladım. Kazandığım parayı neden harcadığımı anlatmamı istedi.
“Son zamanlarda yazdığın şiir var mı? “ diyerek konuyu değiştirdi. Evet, dediğimde okumamı istedi. Telefonu çıkarıp sonradan adını öğrendiğim Suna TANALTAY ‘ ı aradı. Hoparlörü açtı ve sesi dışarı verdi.
Telefon açılır açılmaz şarkı söylemeye başladı ikisi de. Bir kısmını telefondaki Suna TANALTAY söylüyor ,ona karşılığını ise Selma Yağcı veriyordu.
Selma Yağcı ,
“ Dur biraz, ara ver. Seni biriyle tanıştıracağım. Yakışıklı ,yetenekli bir genç. “ dedi.
Suna TANALTAY daha benimle konuşmadan öyle güzel cümleler kurdu ki anlatamam. O ses beni büyülemişti.
Selamlaşıp tanıştıktan sonra Selma Yağcı son şiirimi okumamı istedi. Okudum. Dakikalarca konuştuk.
Anlattıkça anlatıyordu. Yüzüm gözüm kızarmıştı. Öyle naif, öyle yumuşak bir sesi duymaya alışık değildim.
Selma Yağcı araya girdi. “Hayatım, bir tanem, aşkım sana bir şey söylemeliyim. Bu yakışıklı üniversiteli olmalı. Ama dershane parasını harcamak zorunda kalmış. Sonra anlatırım. Ailevi. Sen çözersin. Ben kardeşim çözmeyecek de kim çözecek?”
...
Ben ne olduğunu bile anlamadan telefon numaramı vermişti Suna TANALTAY ‘a.
“ Sen şimdi dershaneye git, Celal Temel’i (Kurum Kurucusu) bul. Oraya gitmeden telefon gelecek sana.” Cumhuriyet Alanından İstasyon tarafına nasıl yürüdüm , bilmiyorum.
Dershane kapısına yaklaştığımda telefon çaldı. Arayan Suna TANALTAY’dı. “ Numaramı kaydet. Derslerinle ilgili rapor istiyorum. Yukarı çık, seni bekliyorlar. Şiirlerini yazdıkça beni ara, oku. “
Teşekkür edip kapattım. İçeri girdim. “Suna TANALTAY ‘ ın öve öve bitiremediği çocuk sen misin?”
Yüzüm kızardı. Neler anlatmıştı kim bilir?
Ara ara telefonlaştık. Rahmetli Erdoğan TANALTAY ile de tanıştırdı. Üniversite yıllarında da hep görüştük. Ben ömür boyu onu tanımayana kadar onun kadar sevgi dolu, umut dolu az insan tanıdım. Ondan sonra da öyle. Bütün kitaplarını edindim. Kimini o yolladı. Okudum hepsini. Sevgi ancak bu kadar güzel işlenebilir. Tüm şiirlerinde sevgiyi haykırmıştı.
Sevdalar Çocuk Kalır ise bende ayrı bir yere sahiptir.
“Zamanla değişir
Büyür insanlar
Rüyalar çocuk kalır...
Oysa, yaşlanmak vardı seninle
Ve paylaşmak tüm yaşamı
Sabahı birlikte karşılamak
Birlikte yaşamak akşamı...
Başarmadım sevdiğim,
Bağışla...
Sevdalar çocuk kalır.”
İyi ki tanıdım. İyi ki senin gibi yüreği güzel insanlar vardı bu dünyada. Perşembe günü kaybettik maalesef..
Güle güle Suna TANALTAY.
Nur içinde yat. Yüreğinden , ellerinden öpüyorum.