PROF. DR. İLHAN EGE
Köşe Yazarı
PROF. DR. İLHAN EGE
 

FEDON BİR KONUŞTU , KIYAMET KOPTU

Birçok sevilen şarkısı olan şarkıcı Fedon (Fedon Kalyoncu), Posta gazetesine bir röportaj vermiş ve sonrasında kıyamet kopmuş. Fedon bu röportajda “Gece 24:00’ten sonra gelen müzik kısıtlanmasına nasıl bakıyorsunuz?” sorusuna “Egoistçe konuşursam doğru değil ama doğru açıdan bakarsam çok makul ve iyi bir karar. Sayın Cumhurbaşkanı iyi yaptı. Gece 24.00’ten sonra yaşam tarzı kötüye gider. Tehlikeler ikiye üçe katlanır” yanıtını veriyor. “Egoistçe konuşursam doğru değil ama…” kısmı hemen kesiliyor, sosyal medya da mahalle baskısı başlıyor. Ne yazık ki okumuyoruz, okuduğumuzu doğru anlamıyoruz, hatta söylenenleri bile anlamak istediğimiz gibi anlıyoruz. Bu durum toplumsal açıdan çok tehlikeli. Fedon, aslında “Egoistçe konuşursam doğru değil ama…” diyerek bencilce ve kişisel olarak düşündüğünde 24:00’ten sonra müzik yasağına karşı olduğunu belirtiyor. Devamında ise “ama doğru açıdan bakarsam çok makul ve iyi bir karar.” diyerek toplumsal açıdan bunun doğru bir karar olduğunu belirtiyor. Bu görüşünün nedeni olarak da “Gece 24.00’ten sonra yaşam tarzı kötüye gider. Tehlikeler ikiye üçe katlanır” diyerek 24:00’ten sonra gelişen istenmeyen olayları vurguluyor. Zaten röportajın devamında “Ama gece hayatı asıl 24.00’ten sonra başlamaz mı?” sorusuna “24.00’ten sonraki hayat çok makul değil. O saatten sonra alkol, kazalar, kavgalar artıyor. Sabah işe gidecek adam uyanamıyor. Eski kafalı ya da yobaz bir adam değilim ama şimdilik durun. Otur kardeşim, kulaklığını tak, dinle müziğini. İlle eller havaya yapıp da alkolün getirdiği bazı rahatlıklara ne gerek var?” cevabı ile 24:00 sonra olan olumsuzluklar ile ilgili örnekler veriyor. Röportajın başında kendi yaşadığı Bodrum’da yaşanan yoğunluğu, Covid 19 kurallarına uyulmadığından da bahsederek ve “burada durun” ifadesi ile yine Covid 19 sürecine vurgu yaparak aslında bir sanatçı olarak toplumsal duyarlılığını gösteriyor. Ayrıca aynı röportaj da “Pandemide çok ağlayıp sızladılar. Ağlamanın anlamı yok! Ben 40 yıllık müzisyenim. 16 ay sahneye çıkmadım diye yıkılacaksam yazıklar olsun bana! Normal bir yaşantıda, normal bir ekonomik durumda ve aile ortamında olan bir insan 16 ay çalışmadığı zaman, ‘Yandım anam!’ diye ağlarsa ben o adamı kınarım. Assolistler ve solistler iyi para alabilir ama sahne arkası emekçileri öyle değil! Ben gecede 100 lira alıyorsam, benim yanımda çalışan yoldaşım, arkadaşım 10 lira alıyor. Onlar için bir yıkım oldu ve ben elimden geldiğince ekibimi korudum. Ancak bir gecede benim aldığım paranın dört katını alan insanlar, ‘Ah geçinemiyoruz vah yandık!’ diyorlar ya işte bu ayıptır. Allah’tan korksunlar!” diyerek assolistler ve solistlerin birikimleri ile geçinebileceğini ama müzisyenlerin bu dönemden çok daha fazla etkilendiğini ve bu emekçileri koruduğunu söylemiş. Röportajda “Siz ekibinizi korudunuz ama bu süreçte intihar eden müzisyen sayısı hayli fazlaydı…” sorusuna “Ben intihar olaylarına karşıyım. Kardeşim sen 16 ay çalışmadığın için mi canına kıyıyorsun? Benim yanımda üç-dört sene çalışmış, evini arabasını almış müzisyenler var ama sen kazandığınla kumar oynarsan, işten sonra içkiye dalarsan ve günlük yaşarsan tabii ki ağlayacaksın. Bazı müzisyenler kumar oynayacağına para biriktirseydi. İntihar korkakların işidir. Tostçu, büfeci, bakkal niye intihar etmedi? “İyi oldu” demeyeceğim, çok ayıp olur ama biz; şeker ve benzin kuyrukları, savaşlar, darbeler, terör olayları, ihtilaller gördük. Eee yeni nesil de biraz kendine gelsin yani…” diyerek aslında bu dönemden sadece müzisyenlerin değil tostçu, büfeci, bakkal gibi tüm toplumun etkilendiğini söylüyor. Toplum olarak çok tükettiğimizi ve kazanır iken kötü günler için birikim yapmasını topluma tavsiye ederek tasarruf vurgusu yapıyor ve aslında yine toplumsal bir mesaj veriyor. Bu çok normal bir röportaj, orası burası kesilerek verilerek, internet haber sitelerinde ve sosyal medya da günün en çok konuşulan haberi olmuş durumda. Özgürlükleri ve demokrasiyi savunan bireylerin, bir kişiyi, Fedon gibi toplumsal olarak duyarlı bir sanatçıyı kendi düşüncesini söylediği için mahalle baskısına tabii tutması, hatta linç etmesi ise inanılır gibi bir şey değil. Hem özgürlükleri savunma anlamında saat 24:00’ten sonraki müzik kısıtlamasına karşı çıkacaksın, diğer taraftan ise insanların ifade özgürlüğüne ipotek koyacaksın. Özgürlüğün temeli, bireylerin sadece kendileri ile aynı düşüncede olanlara değil kendilerinden farklı düşünenlere de saygı duymasıdır. Katılırsınız veya katılmazsınız, herkes dilediği gibi düşünebilir ve istediğini destekleyebilir, istediği gibi giyinebilir. Eğer sen özgürlükçü, demokratım diyorsan mini eteklinin hakkını savunur iken baş örtülünün de hakkını savunacaksın. Demokrasinin gereği zaten budur. Ağızlarından eşitlik, demokrasi ve özgürlük kavramlarını düşürmeyen bu sözde demokrat ve özgürlükçüler artık bu nefret söylemini, her konuda milleti ikiye bölüp, karşı karşıya getirmeyi, fitne, fesatı bıraksınlar. Yeter artık. Türkiye bu çatışma kültüründen çok çekti. Şarkılarında hep dostluk, barış, birlik ve beraberlik vurgusu yapan Fedon’un “Dostluk Şarkısı” sözleri ile bitirelim: Dostluk, sevgi ve gözyaşı Seni bana getirdi Elimdeki zeytin dalı Ege’yi birleştirdi
Ekleme Tarihi: 31 Temmuz 2021 - Cumartesi
PROF. DR. İLHAN EGE

FEDON BİR KONUŞTU , KIYAMET KOPTU

Birçok sevilen şarkısı olan şarkıcı Fedon (Fedon Kalyoncu), Posta gazetesine bir röportaj vermiş ve sonrasında kıyamet kopmuş.

Fedon bu röportajda “Gece 24:00’ten sonra gelen müzik kısıtlanmasına nasıl bakıyorsunuz?” sorusuna “Egoistçe konuşursam doğru değil ama doğru açıdan bakarsam çok makul ve iyi bir karar. Sayın Cumhurbaşkanı iyi yaptı. Gece 24.00’ten sonra yaşam tarzı kötüye gider. Tehlikeler ikiye üçe katlanır” yanıtını veriyor. “Egoistçe konuşursam doğru değil ama…” kısmı hemen kesiliyor, sosyal medya da mahalle baskısı başlıyor. Ne yazık ki okumuyoruz, okuduğumuzu doğru anlamıyoruz, hatta söylenenleri bile anlamak istediğimiz gibi anlıyoruz. Bu durum toplumsal açıdan çok tehlikeli. Fedon, aslında “Egoistçe konuşursam doğru değil ama…” diyerek bencilce ve kişisel olarak düşündüğünde 24:00’ten sonra müzik yasağına karşı olduğunu belirtiyor. Devamında ise “ama doğru açıdan bakarsam çok makul ve iyi bir karar.” diyerek toplumsal açıdan bunun doğru bir karar olduğunu belirtiyor. Bu görüşünün nedeni olarak da “Gece 24.00’ten sonra yaşam tarzı kötüye gider. Tehlikeler ikiye üçe katlanır” diyerek 24:00’ten sonra gelişen istenmeyen olayları vurguluyor. Zaten röportajın devamında “Ama gece hayatı asıl 24.00’ten sonra başlamaz mı?” sorusuna “24.00’ten sonraki hayat çok makul değil. O saatten sonra alkol, kazalar, kavgalar artıyor. Sabah işe gidecek adam uyanamıyor. Eski kafalı ya da yobaz bir adam değilim ama şimdilik durun. Otur kardeşim, kulaklığını tak, dinle müziğini. İlle eller havaya yapıp da alkolün getirdiği bazı rahatlıklara ne gerek var?” cevabı ile 24:00 sonra olan olumsuzluklar ile ilgili örnekler veriyor. Röportajın başında kendi yaşadığı Bodrum’da yaşanan yoğunluğu, Covid 19 kurallarına uyulmadığından da bahsederek ve “burada durun” ifadesi ile yine Covid 19 sürecine vurgu yaparak aslında bir sanatçı olarak toplumsal duyarlılığını gösteriyor.

Ayrıca aynı röportaj da “Pandemide çok ağlayıp sızladılar. Ağlamanın anlamı yok! Ben 40 yıllık müzisyenim. 16 ay sahneye çıkmadım diye yıkılacaksam yazıklar olsun bana! Normal bir yaşantıda, normal bir ekonomik durumda ve aile ortamında olan bir insan 16 ay çalışmadığı zaman, ‘Yandım anam!’ diye ağlarsa ben o adamı kınarım. Assolistler ve solistler iyi para alabilir ama sahne arkası emekçileri öyle değil! Ben gecede 100 lira alıyorsam, benim yanımda çalışan yoldaşım, arkadaşım 10 lira alıyor. Onlar için bir yıkım oldu ve ben elimden geldiğince ekibimi korudum. Ancak bir gecede benim aldığım paranın dört katını alan insanlar, ‘Ah geçinemiyoruz vah yandık!’ diyorlar ya işte bu ayıptır. Allah’tan korksunlar!” diyerek assolistler ve solistlerin birikimleri ile geçinebileceğini ama müzisyenlerin bu dönemden çok daha fazla etkilendiğini ve bu emekçileri koruduğunu söylemiş.

Röportajda “Siz ekibinizi korudunuz ama bu süreçte intihar eden müzisyen sayısı hayli fazlaydı…” sorusuna “Ben intihar olaylarına karşıyım. Kardeşim sen 16 ay çalışmadığın için mi canına kıyıyorsun? Benim yanımda üç-dört sene çalışmış, evini arabasını almış müzisyenler var ama sen kazandığınla kumar oynarsan, işten sonra içkiye dalarsan ve günlük yaşarsan tabii ki ağlayacaksın. Bazı müzisyenler kumar oynayacağına para biriktirseydi. İntihar korkakların işidir. Tostçu, büfeci, bakkal niye intihar etmedi? “İyi oldu” demeyeceğim, çok ayıp olur ama biz; şeker ve benzin kuyrukları, savaşlar, darbeler, terör olayları, ihtilaller gördük. Eee yeni nesil de biraz kendine gelsin yani…” diyerek aslında bu dönemden sadece müzisyenlerin değil tostçu, büfeci, bakkal gibi tüm toplumun etkilendiğini söylüyor. Toplum olarak çok tükettiğimizi ve kazanır iken kötü günler için birikim yapmasını topluma tavsiye ederek tasarruf vurgusu yapıyor ve aslında yine toplumsal bir mesaj veriyor.

Bu çok normal bir röportaj, orası burası kesilerek verilerek, internet haber sitelerinde ve sosyal medya da günün en çok konuşulan haberi olmuş durumda. Özgürlükleri ve demokrasiyi savunan bireylerin, bir kişiyi, Fedon gibi toplumsal olarak duyarlı bir sanatçıyı kendi düşüncesini söylediği için mahalle baskısına tabii tutması, hatta linç etmesi ise inanılır gibi bir şey değil. Hem özgürlükleri savunma anlamında saat 24:00’ten sonraki müzik kısıtlamasına karşı çıkacaksın, diğer taraftan ise insanların ifade özgürlüğüne ipotek koyacaksın. Özgürlüğün temeli, bireylerin sadece kendileri ile aynı düşüncede olanlara değil kendilerinden farklı düşünenlere de saygı duymasıdır. Katılırsınız veya katılmazsınız, herkes dilediği gibi düşünebilir ve istediğini destekleyebilir, istediği gibi giyinebilir. Eğer sen özgürlükçü, demokratım diyorsan mini eteklinin hakkını savunur iken baş örtülünün de hakkını savunacaksın. Demokrasinin gereği zaten budur. Ağızlarından eşitlik, demokrasi ve özgürlük kavramlarını düşürmeyen bu sözde demokrat ve özgürlükçüler artık bu nefret söylemini, her konuda milleti ikiye bölüp, karşı karşıya getirmeyi, fitne, fesatı bıraksınlar. Yeter artık. Türkiye bu çatışma kültüründen çok çekti.

Şarkılarında hep dostluk, barış, birlik ve beraberlik vurgusu yapan Fedon’un “Dostluk Şarkısı” sözleri ile bitirelim:

Dostluk, sevgi ve gözyaşı

Seni bana getirdi

Elimdeki zeytin dalı

Ege’yi birleştirdi

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve mersintime.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.