Sumud Filosu: Vicdanın Yelkeni

İsrail’in saldırıları artık kimseyi şaşırtmıyor. Çünkü yıllardır aynı acı sahne dönüp duruyor.

Gazze’de, Batı Şeria’da yüz binlerce insanın hayatı altüst oldu.

On binlercesi öldü.

Ölüm kanıksandı. Çocuklar için ölüm çocuk oyuncağı.

Sanki her patlayan bomba, her yıkılan ev, her ağlayan çocuk artık “alışılmış” bir haber haline geldi.

Ama kanıksanma, çağın en büyük suçu. İnsanlığın ölümü.

Habil’in kanı Kabili’n eline bulaştı bulaşlı dönüyor dünya

yaşıyor insan

ölse de insanlık

Diyor, bir şiirde şair.

İnsanlığın öldüğü hiç bu kadar gün yüzüne çıkmamıştı.

İsrail sadece Gazze’yi değil, çevresindeki ülkeleri de rahat bırakmıyor.

Lübnan’a, Suriye’ye, İran’a fütursuzca saldırılar düzenliyor.

Uluslararası hukuk diye bir kavram vardı ya o artık yok.

Kâğıt üzerinde de yok.

İnsan hakları diye bir kavram da vardı. O da yok artık.

Kimsenin umurunda da değil.

Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkeler ise neredeyse İsrail’e asker gönderecek kadar vicdanlarını kaybetmiş durumda. Onların suskunluğu İsrail zalimliğiyle bence yarışır.

Koltuklarını koruma uğruna zulme sessiz kalan yöneticiler, bugün bu coğrafyanın en büyük utancı.

Batı Şeria yönetimi desen, suspus. İlginç.

Ama daha acısı, Türkiye’de bazı insan hakları dernekleriyle sendikaların da bu zulme karşı tek kelime etmemesi.

Gazze’de çocuklar ölürken, burada sessiz kalanların bahanesi ne olabilir?

Korku mu?

Menfaat mi?

Belli ki vicdan, çoğu yerde koltuğun gölgesinde.

Tam bu karanlık ortamda, Sumud Filosu adeta bir ışık gibi doğdu.

Filo , adını Arapça "kararlılık" ya da "dayanıklılık" anlamına gelen ṣumūd kelimesinden almış.

Böylelikle bir grup vicdanlı insan dünyanın farklı yerlerinden , “yeter artık” diyerek denize açıldı.

Gazze’ye insani yardım ulaştırmak için yola çıkan bu filo, hepimizin içindeki insanlık sesini yeniden uyandırdı. Dünyanın farklı yerinde sokaklara inen halk Sumud Filosu ile birlikte sesini daha gür duyurmaya başladı. Filistin’i resmi olarak tanıyan devlet sayısı gittikçe artıyor.

Türkiye’den katılımın yoğun olması da dikkat çekiciydi.

Bu ülkenin insanı, mazluma el uzatmanın ne demek olduğunu bir kez daha gösterdi.

Filonun yolculuğu, orada yaşananlar başka bir yazının konusu ve uzun uzun ele alınabilecek başlıklar var.

Ama ne yazık ki, dönüş yolculuğu başka bir tartışmayı da beraberinde getirdi.

Filodan dönen aktivistlerin (daha doğrusu kurtarılan ) yüzlerindeki tebessüm, sosyal medyada olay oldu. X platformu başta olmak üzere birçok yerde

“Ne olmuş yani, İsrail’i mi yendiler de gülüyorlar?” diye yazanlar çıktı.

Oysa mesele bu değildi.

Sumud Filosu’nun amacı İsrail’i yenmek değil, insanlığın vicdanını uyandırmaktı. Sokağa çıkar her insan gibi.

Ablukayı delmeyi amaçladılar. Güçlü ülkelerin bile giremediği sulara yelken açtılar.

Ve bunu başardılar. Ses arttı. Tepki arttı. Umut arttı.

Bugün İsrail masada daha tedirginse, bunda o gemideki cesur insanların payı var. Soykırımın sona ermesi durumunda bu filonun, sosyal medyada ya da meydanda olanların etkisi var.

Sumud Filosu, bir savaş gemisi değil.

O, dünyanın yüzüne tutulan bir utanç aynası.

Kim insan kalabildi, kim sessiz kalarak suça ortak oldu — hepsini gösterdi bize.

Ve belki de en çok bu yüzden önemli:

Çünkü bazen bir gemi; bir eşyayı ya da insanı değil, insanlığın onurunu taşır.