İnsanın Sakladığı Yer: Sessizlik

“İnsan anlatamadıklarında saklıdır. İnsan her şeyi anlatmaz.”
— Cengiz Aytmatov

Bazı cümleler vardır; insanın tam kalbine dokunur. Cengiz Aytmatov’un romanında geçen bu cümle de onlardan biridir. Bütün hayatı, bütün insanlık hâllerini bir anda önümüze seren, bir tokat gibi yüzümüze çarpan bir cümle:
“İnsan anlatamadıklarında saklıdır.”

Gerçekten de insan dediğimiz o karmaşık varlık, en çok da sessizliklerinde gizlidir. Bugün herkesin konuştuğu, yazdığı, bağırdığı, şikâyet ettiği bir çağda yaşıyoruz. Sosyal medya mecralarıyla her şeyimizin görünür olduğu bu dönemde bile, hâlâ içimize gömdüğümüz, kelimelere dökemediğimiz duygular var. Hatta belki en temel hâlimiz, en çıplak gerçekliğimiz, anlatamadıklarımızdır.

Düşünün… En büyük acılarınızı, en derin korkularınızı ya da en utandığınız anlarınızı herkesle paylaştınız mı? Hayır… Paylaştıysanız bile eksilttiniz, süslediniz, bazı detayları içinize sakladınız. Çünkü insan, her şeyi anlatamaz. Anlatmak cesaret ister, bazen de imkânsızdır. Dilin yetmediği, sözcüklerin çaresiz kaldığı yerler vardır. İşte orada başlar insanın gerçek hikâyesi.

Sessizlik: Bir Sığınak mı, Hapishane mi?

İnsanın anlatamadığı duyguları bazen bir sığınak, bazen bir hapishanedir. Kimi zaman susmak, bir korunma refleksi olur. Konuşursak eksileceğiz, anlatırsak güçsüzleşeceğiz sanırız. Bu yüzden bazen sırlarımızın, utançlarımızın, acılarımızın üstünü örtmek kolayımıza gelir. Sessiz kalırız. Yüzleşmekten kaçarız.

Ama bazen de insanın içinde taşıdığı, kimseye anlatamadığı şeyler birikerek onu içten içe kemirir. Sözcüklere dökülemeyen duygular, zamanla ruhun duvarlarına çarpa çarpa yankılanır. O yankı büyür, derinleşir ve nihayetinde bir yalnızlık girdabına sürükler insanı.

Kelimeler Yeter mi?

Her duygu, kelimelere sığmaz. Bazen insan, anlatmak istese de dil döndüremez. Nasıl anlatabilirsiniz bir kaybın yürekte açtığı o boşluğu? Ya da yıllarca içten içe taşıdığınız, kimseye söyleyemediğiniz bir pişmanlığı? Hangi sözcük, hangi cümle yetebilir ki?

İşte burada insan, anlatamadıklarının ardına saklanır. Belki bu yüzden bazı insanlar sessizdir. Gülümserler ama gözlerinde o tarifsiz buğuyu görürsünüz. Ne yaşadıklarını, hangi fırtınalardan geçtiklerini bilmezsiniz. Oysa her insan, içinde kimsenin bilmediği bir hikâye taşır.

Bir Bakış, Bir Sessizlik, Bir Ah…

İnsanın anlatamadığı şeyler bazen bir bakışta saklıdır. Bazen bir suskunlukta. Ya da bir anlık nefes çekişte.
O yüzden, insanı yalnızca söyledikleriyle değil, sustuklarıyla da dinlemek gerekir.

Bir yaşlı adamın gözlerinde, yıllarca evladını özlemiş bir babanın acısı vardır belki. Genç bir kadının tebessümünün ardında, çocukluk travmaları saklı olabilir. Küçük bir çocuğun sessiz kalışında, dünyayı anlamlandıramamanın korkusu gizlidir. Herkesin bir anlatamadığı vardır.

İnsan Anlatırsa Ne Olur?

Bazıları der ki: “İnsan, anlattıkça hafifler.” Doğrudur. Anlatmak bir nevi arınmadır. İnsan bazen bir dost sofrasında, bazen bir günlük sayfasında ya da bir terapist koltuğunda içindekileri dökerek ferahlar. Anlattıkça kabuk bağlayan yaralar olur.

Ama şunu da unutmayalım: Bazı şeyler, anlatınca daha da büyür. Çünkü her kelime, duyguyu daha da somutlaştırır. O yüzden insan bazen susarak iyileşir. Konuşmamak da bir tercihtir, bir savunmadır, hatta bir bilgeliktir kimi zaman.

Modern Çağın Hastalığı: Fazla Anlatmak

Bugün bir başka sorunumuz var: İnsanlar artık her şeyi fazla anlatıyor. Mahremiyet, gizem, suskunluk unutulmuş kavramlar haline geldi. Düşünmeden, filtresizce her şey paylaşılır oldu.
Bu yüzden de derinlik kayboldu. Anlatmaktan, paylaşmaktan, ifşa etmekten tükenen bir insanlık var karşımızda. Oysa bazen insanın susması, kendini saklaması da bir zarafettir.

İçimizdeki Sessizlikle Barışalım

Cengiz Aytmatov’un o güçlü cümlesi, bize bir şey daha hatırlatıyor:
İçimizdeki sessizlikle barışmak.
İlla her şeyi anlatmak zorunda değiliz. İlla her duyguyu dillendirmek zorunda da değiliz. Bazı şeyleri sadece kendimize saklamamızda bir sakınca yok. Hatta bu bazen olgunluk ve bilgeliktir.

Unutmayalım, insan bazen en çok anlatamadıklarıyla büyür.
İçinizdeki sessizlik, içinizdeki insanın aynasıdır. Ona iyi bakın.

Kaleminizi sessizlikle de besleyin.
Çünkü bazen bir cümle değil, bir suskunluk anlatır iinsanı.

Şeyda Harmancı