Son günlerde sosyal medyada karşıma çıkan basit bir bilgi kırıntısı, beni derin bir düşünce yolculuğuna çıkardı: Arapça'da Feres, "at" anlamına geliyor. Ancak bu kelime, yalnızca bir hayvanın adından ibaret değil; aynı kökten türeyen Feraset (derin anlayış, sezgi gücü, olayların iç yüzünü kavrama yeteneği) kavramıyla kadim bir bilgelik köprüsü kuruyor.
Paylaşılan bilgiye göre, atlar tek gözleriyle 180 derece, iki gözleriyle ise 360 derecelik bir açıyı kusursuzca görüyor. Yani at, çevresinde olup biten hiçbir şeyi kaçırmayan, sadece önünü değil, arkasını da sezebilen bir canlı. Feraset kelimesinin, "geçmişi bilen, şimdiyi kavrayan ve geleceğe bu gözle bakabilen" kişi için kullanılması ne kadar manidar, öyle değil mi?
360 Derecelik Bir Körlük
Oysa günümüz insanı olarak biz, her şeyi görme iddiasında olduğumuz bir çağda yaşıyoruz. Akıllı telefonlarımız, sürekli akan haber akışları ve sosyal medya bildirimleriyle adeta 360 derecelik bir bilgi bombardımanı altındayız. Ancak bu 'çoklu görme' hali, bizi gerçekten feraset sahibi yapıyor mu?
Korkarım ki hayır.
Bizler, önümüzdeki ekranın parlaklığına o kadar odaklanmış durumdayız ki, atın doğal sezgisine sahip olduğumuz 360 derecelik bakış açımızı tamamen yitirmiş durumdayız. Gözümüzün önündeki yüzeydeki olayları tüketirken, o olayın nedenlerini, sonuçlarını ve ardındaki niyeti kavrayamıyoruz. Yani 180 derecelik bir açıyla sadece 'olayı' görüyor, ama 360 derecelik ferasetle 'gerçeği' kaçırıyoruz.
"Atın Gözüyle Bakmak"
Feraset, sadece ne olacağını tahmin etmek değil, aynı zamanda neyin neden olduğunu anlamaktır. Bir insanın tavrındaki gizli niyeti, bir siyasi kararın uzun vadedeki etkisini, bir trendin toplumsal yansımasını sadece bilgiyle değil, sezgiyle tartmaktır. Bu, aceleci hükümler vermeden önce durup düşünmek, görünmeyeni hissetmek demektir.
Peki, bu dijital hız çağında ferasetimizi nasıl geri kazanacağız? Belki de Feres'in gözünden ders almalıyız:
- Dengeyi Koru: At, hızlı koşarken bile çevresini kontrol altında tutar. Biz de bilgi hızımız ne olursa olsun, durup sindirme dengesini kurmalıyız.
- Ön Sezgiye Güven: Sadece mantıksal verilere değil, iç sesimize de kulak vermeliyiz. Bazen hisler, rakamlardan daha doğruyu söyler.
- Bütüne Odaklan: Detaylarda boğulmak yerine, büyük resmi (360 derece açıyı) görmeye çalışmalıyız. Bir olayın geçmişteki köklerini ve gelecekteki olası etkilerini birleştirebilmeliyiz.
Feraset, yitirdiğimiz bir yetenek değil, körelmeye yüz tutmuş bir kasımızdır. Onu yeniden güçlendirmek için, bir atın keskin bakışıyla hem geçmişimizi hem de önümüzdeki yolu aydınlatmamız gerekiyor. Gelin, bilgeliği 'görebilen' nesiller olalım.